31 Mayıs 2012 Perşembe

KADIN OLMAK ZOR ZANAAT...

İzmir'lidir benim annem… İzmir’in güzel kızlarından… Hem toprak kokar buram buram, hem deniz, hem de köy kokar… Ağustos sıcağın da öyle bir üzüm keser ki asmalardan, Mart’ın yakıcı soğuğunda öyle bir zeytin toplar ki dalından şaşırırsın… Dersin, be kadın bu kadar mı toprağa yakışırsın…

24’ünde evlenmiş benim annem… Hah klasik hikâye işte, 9 ay 10 gün sonra ben gelmişim Göçer ailesine. Babam askerdeymiş o zamanlar, o yüzden ‘Özlem’ olmuş ismim. Annemin babama özlemi bana ismedilmiş…

Güçlüdür benim annem… Sadece arkasında durmaz insanın, yanında da durur… Ezdirmez kimseye beni, kendi ezilmediği gibi… Öğretir ne biliyorsa, ne yapıyorsa, ne pişiriyorsa kendi öğrendiği gibi…

Şak diye söyler ne düşündüğünü benim annem, saklamaz içindekini, sevmezde saklayanı içindekini…

Sinirlidir benim annem, e kolay mı Özlem’le uğraşmak…29 koca yıl kolay mı? Okulu bitecek mi, parası yetti mi, işe girebilecek mi, kapısını bacasını kilitledi mi, akşam yemeğinde ne yedi, işte başarılı olabilecek mi, evlenecek mi, iyi bir eş seçebilecek mi? Yok yok, kolay değil vallahi…

Yalnızdır bazen benim annem… Kızı, arkadaşı, sırdaşı, toy fidanı onu bırakıp gitti… Ama kendine benzetmişti kızını inatçı mı inatçı… Erkek Fatma mübarek anasının kızı…

Tektir ama çoktur benim annem, öyle çoktur ki yetişemezsin, boy ölçüşemezsin… Onun çokluğunun yanında sen ne yaparsan kendini az hissedersin…

Kadındır benim annem, ama ne kadın!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder